5 Nisan 2015 Pazar

Qazî (Kazlı) Köyü Tanıtım ve Kısa Tarihi

Ağrı merkeze 13 km uzaklıkta bulunan Qazî köyü, Ağrı'nın doğusuna düşüp, Ağrı ile Taşlıçay arasında bulunup, Ziro bucağına bağlıdır.

Günümüzde (2015) 81 haneden oluşan Qazî, nüfüsunun dört katından fazla göç vermiş bir köydür. Köy halkının yüzde doksanı, Zili aşiretler konfederasyonunun Retki kolunu oluştururken, köyde bir kaç ev Azizi aşireti, üç ev Celali aşireti (Mala Xalto, Mala Lezgi, Mala Hesenê Celali) ve birkaç evde sonradan köye gelen Terekemelerden oluşuyor.


Köydeki Retkiler yaklaşık 85-90 yıl önce Iğdır'ın Hasanhan (Hesexan) köyünden gelip, Ziro köyündeki akrabalarının yanına yerleşirler. Daha sonrasında Ziro köyündeki akrabaları ile aralarında sorunlar baş gösterince, Ermenilerden boşalan Qazî köyüne yerleşen amca çocuklarıdır. Retkilerin geldikleri ilk yıllarda bazı Ermeni kirveleri köyde kalmaya devam ederler, daha sonraki yıllarda devlet tarafından kendilerine uygulanan baskılar sonucu, köyü terkedip Ermenistan'a kaçmak zorunda kalırlar. Köydeki bazı tarihi evlerde ve ev kalıntılarında, Ermeni kirvelerden kalma haç işaretlerini görmek mümkün.

Daha sonrasındaki yıllarda devlet, köy halkını Türkleştirmek amacı ile köye bazı Orta Asyalı Terekemeler getirir ancak, köye getirilen Terekemelerin çoğu, Kürtlerle kaynaşıp Kürtleşirler. Günümüzde göç etmeyip, köyde kalan birkaç Terekeme ailede, Kürt Özgürlük Hareketine gönül verip, kardeş Kürt halkının haklı mücadelesi için çaba sarf etmektedirler.

Yukarıda da belirttiğim gibi; Köy halkının çoğunluğunu Retkiler oluşturuyor. Köydeki Retkilerde, başlıca iki aile Mala Sılo ve Mala Tırşık'tır. Mala Sılo ismi, Sofi Sılo'dan geliyorken, Mala Tırşık ise, Usıvê Eslanê Mıho'nun, köyün doğusunda bulunan Bıcıx isimli bölgeden yabani bir meyve olan Tırşık'ı satmasından geliyor. Tırşık satan Usıv'a, Tırşık ismi verilince, aileye de Tırşıka (Tırşıkler) ismi verilmiş. Mala Sılo ve Mala Tırşık, iki-üç babada birleşen amca çocuklarıdırlar. Mala Tırşık soy ağaşıda verilmiştir.


Dedem Ûsivê Mihehe (Hacı Yusuf Öner), Tırşıklerin, Sılolerin, Mala Emerê Nado'nun (Yılmaz'lar), Mala Hecî Zawit'ın, Mala Emo Sano'nun (Keşiş köyündeki Kaya'lar) ve Mala Hemid Çawiş'ın (Kars Sarıkamış Gecikmez (Hopwêran) köyü) ve çocukları olmayan diğer bir kardeş olmak üzere, yedi kardeş olduğunu ve bu yedi kardeşin babası olan dedemizi anlatırdı.

O, bana sürekli bana yedi babamı anlatırdı. Bahsettiği diğer yedi kardeşin de, yedinci babamın çocukları olduğunu biliyordum. Tüm bu ailelerden tek tek yedi babalarını öğrenip, aşağıdaki büyük şecereyi oluşturdum.

Aşağıdaki şecere, Mala Tırşık'ın şeceresidir. Tırşıkların babası Mıho'dur, Mıho büyük Sılo'nun yedi oğlundan biridir. Yedi oğlunun şeceresi de yukarıda verilmiştir. Daha ayrıntılı bilgi için bu yazıyı tıklayın.

Eğer yukarıda anlattığım secereyi anlamayanlar var ise, şöyle anlatabilirim; Sılo, Mıho'nun babası, Mıho, Emo'nun babası, Emo Mirze (Mirzo)'nin babası, Mirze, Mıheme'nin babası, Mıheme, Usıv'ın babası, Usıv, Xalıt'ın babası, Xalıt ise benim babam.

Kürtçe şöyle olur; Nîhatê Xalitê Ûsivê Mihemeyê Mirzeyê Emoyê Sılo.

Eğer amcamın torunu Welat, dedelerini sayacak olursa, dokuz dedesini saymış olacak;

Aşağıda ise Sılo'nun çocukları olmayan Kazlıların bilgileri verilecek.

Mala Kurıka (Eroğlu-Narmanoğlu) için buraya tıklayın.

Mala Welo (Weloler) için buraya tıklayın.

Mala Meşedi (Çobankent) için buraya tıklayın.

Mala Hısoyê Bıro (Pedük) için buraya tıklayın.

Secereyi kısaca anlattıktan sonra, köye geri dönelim; Köyümüz Qazî'de, son yıllara kadar iki çeşme mevcuttu (Kaniya Hecî Zawıt ve Kaniya Meytevê). Son yıllarda Liç isimli vadideki birkaç kaynak birleştirilerek, köye su şebekesi döşendi ve günümüzde her evde çeşme mevcuttur.

Qazî köyü eskiden çok kalabalık bir köy olduğundan, köyde iki adet mezarlık mevcuttur. Köyün güneyinde bulunan mezarlık eski mezarlık iken, köyün kuzeyinde bulunan mezarlık ise, 40-50 yıl önce dedemin amcası Hemîdê Eliyê Mihoyê Emoyê Silo'nun vasiyeti üzerine mezarı oraya yapılır ve daha sonra başka kişilerin de oraya defin edilmesi sonucu, orası da köyün ikinci mezarlığı olur.
[Kuzeydeki mezarlık]

 
                                       [Güneydeki mezarlık]


Köyün güneyinde olan eski mezarlık neredeyse dolmuşken, mezarlıkta mezar taşları çok zor okunan, eski mezarlarda mevcut;


Köyün içinde, köy halkının 'şehid' olarak nitelendirdiği bir mezar vardır. Ancak şehidin hangi döneme ait olduğu, ve kim olduğu bilinmiyor.


Köy halkı arasında şöyle inanışlar vardır; Hamile bir kadın söz konusu şehidin yanından geçtiğin de, neresine dokunursa, çocuğunun orası kırmızı olur. Köyde elinde, yüzünde, bacağında veya farklı yerlerinde kırmızı işaretler olan birçok kişi mevcuttur.

 Büyüklerimizin anlatımlarına göre; geçmiş yıllarda bir yeri ağrıyanlar, bir hastalığı olanlar gelip sırtlarını bu şehide dayayarak oturur, ve şifa bulurlardı. Aynı şekilde hasta olan hayvanlarda buraya getirilir, iyi olmaları için şehidin etrafında gezdirilirdi. Yukarıdaki anlatımlar haricinde, şehidle ilgili oldukça farklı başka anlatımlar da vardır.

Annem bu köye gelin olarak geldiği ilk yıllarda, şehidliğin kazıldığını ve içinde  bir kadın ve bir erkek cesedinin olduğunu, kadının saçlarının altın gibi parladığını, daha sonra bu iki cenazeye karışılmadan, tekrar üzerinin kapatıldığını söylerdi.

 Şehidin etrafındaki taşlarda haç işaretleri var, ancak bu haçlı taşların farklı yerlerden sonradan getirildiği ve şehidliğin etrafına bırakıldığı söyleniyor.

Şehid haricinde, köyde daha ilginç bir şey var; Köyün su şebekesinin geldiği Liç isimli bölgede, son yıllara kadar bir mezarın olduğu ve bu mezara 'Merzelê Lêz' (Laz'ın  mezarı) denildiği söyleniyor. Sadece bir mezar taşından ibaret olan Merzelê Lêz'ın, zamanla kaybolduğunu söyleyen büyüklere, bir Laz'ın mezarının nasıl buraya geldiğini ve mezarın köye değilde neden buraya gömüldüğünü sorduğumda, bir yolcu olduğunu, buradan geçerken öldüğü ve burada gömüldüğünü tahmin ettiklerini söylüyorlar. Özetlemek gerekirse; Merzelê Lêz'in tarihi de, köyün içinde bulunan şehid gibi tam olarak bilinmiyor.

 Hikmet Öner'in, Mirze Aslan'a sattığı Zeviya Lîçê (Liç tarlası)'nin doğusunda bulunan bu mezar, zamanla kaybolmuş..


Köyümüzde düğünler, cuma günleri, bazende cumartesi başlayıp, pazar gününe kadar sürer.
 Çocukluğum ilk dönemlerinde, yani 90'lı yıllarında başlarında düğünlerde kılamlar söylenerek halay oynanırdı; Biri söyler, diğerleri tekrarlardı yada biri söyler, başka biri tekrarlardı. Sonrasındaki yıllarda davul, elektiğin gelmesi ile de orkestra getirilmeye başlandı.
 Gelinin başına içinde para yerleştirilen elmanın atılması, şeboş (davulcu tokmağının yavaşça oynayanların başına vurulması)   v.b adetler yok olurken, damadın ayakkabılarını saklama gibi adetler devam ediyor. Şeboş, davulcu davuluna vururken, biri gelir kendisine para verir, tokmağı istediği kişinin başına vurmasını isterdi. Böylece başına tokmak vurulan kişi onurlandırılır, şeboşu yaptıran tarafından sevildiği ve değerli biri olduğu tasdiklenirdi.



Çocukluk yıllarımıza Newroz, 21 Mart akşamı Kevirê Spî ismini verdiğimiz köyün güneyindeki beyaz taşın yanında kutlanır, köyün tüm gençleri ve çocukları oraya toplanır, ateşin etrafında halay çekip, şarkılar söyleyip, ateşin üstünden atlarlarlardı. Şayet asker köye gelip, tüm gençleri Ziro Karakoluna götürmezse (İki yılda bir mutlaka baskınlar olurdu) Newroz, çok güzel geçerdi. Askerlerin gelip gençleri götürüp, ateşi söndürmesi, bizleri çok kızdırırdı.

Kürtlerin yılbaşısı olarak kabul edilen Serê Salê'de, ev ev dolaşıp, un toplardık. Serê Salê'de, bayramlarda olduğu gibi çocuklar ev ev dolaşır, un toplarlardı. Çocuklar bir kapıya gittiklerin de, "serê salê, binê salê, xwedê kurekî bide xweyê malê" (yılın başı, yılın sonu, Allah evin sahibine bir oğul versin) der, kapıyı çalardık. Sonra kapıya çıkan ev sahibi, çocuklara un verirdi. Sonrasında topladığımız unlarla Apê Ûsê (Yusuf Pedük)'nin dükkanına gider, un karşılığında bir şeyler alırdık.

Yaşça büyük olanlar ise, Serê Salê'de (gece olduğunda) kulek (bacadaki pencere) dinlerdi. İnanışa göre; eğer dinlediği evde kötü bir şey konuşuluyorsa, dinleyen kişi yıl boyunca kötü şeyler yaşayacaktı. Eğer iyi şeyler konuşuluyorsa da, yıl boyunca güzel şeyler yaşayacaktı.

Ben hayatım da ilk kez, Celal Aslan ile birlikte, Hacı Davut'un evini dinlemiş, Hacı Davut'un oğlu Serkan'a kızdığına şahit olmuş ve bir daha da kulek, kapı, pencere dinlememiştim.

Qazî köyü ağırlıklı olarak yurtsever bir köy olup, Kürt Ulusal Mücadelesine duyarlı bir köydür.

[Köyün gençleri, İstanbul Newroz'unda]




                                                       [Uzaktan görünüm]


                                                      [Köyün futbol sahası]








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder