Harman ayı bittikten sonra büyük ailelerin her biri, o yılın mahsulünden 200, 300 teneke buğdayı un yapmak için ayırırdı. Daha sonra buğday Murat Nehrine götürüp yıkanır, güneşin önünde kurutulur ve daha sonra da tekrar torbalara konulup değirmenin yolu tutulurdu. Ziro ve Küpkıran değirmenleri daha çok tercih edilirdi. Değirmenlerde bazen sıra olup, geceleri de çalışılıp, herkes buğdayının yanında sırasının gelmesini beklerdi. Buğdaylar öğütüldükten sonra tekrar torbalara doldurulup gelecek yıla kadar kullanılmak üzere eve götürülürdü.
Köyümüzde tandır yapımında ise uzman olan üç kadın vardı. Bunlar; Felek Aslan, Kubar Aladağ ve Beyaz Kıyağan.
Tandır yapımında kullanılan toprak, kırmızı bir toprak olup, yoğrulmuş hali pencere camlarına sürülen macuna benzemektedir. Kazlı çevresinde tandır yapımında kullanılan bu toprak çeşidi, komşu ve akraba olan Küpkıran köyünde bulunur.
Tandır yaptırmak isteyen Kazlılar, Küpkıran köyüne gidip bu topraktan getirir, yukarıda ismini verdiğimiz üç kadından hangisinden söz almışsa, tandırı yapmak için kolları sıvarlardı.
Öncelikle birkaç gün boyunca ayakları ile çamuru yoğurur, gerekli kıvamı alana kadar devam ederlerdi. Çamur istenilen seviyeye geldikten sonra, günde bir sıra yapılırdı. Bir sıra ise, bad ismi verilen birkaç parçadan oluşurdu.
Tandır yapımı bittikten sonra ise, tandır sahibi aile tarafından tandırı yapan kadına bir hediye verilirdi. Bu hediye bazen bir teneke arpa yada buğday, bazen biraz un, bazen giyecek bir şeyler, bazen de para olurdu. Kazlı'da en güzel tandırlar, Beyaz Kıyağan tarafından yapılırdı.
Kazlı'da tandır ile ilgili batıl inanışlar da vardır; bazı aileler tandır yaptırmayıp, hazır tandır alırlardı. Tandır yapmanın ailelerine uğursuzluk getirdiğine inanırlardı. Mesela Hacı Yusuf Öner tandır yaptırdığı birgün, bir oğlunu kaybeder ve o günden sonra tandır yaptırmanın kendilerine uğursuzluk getirdiğine inanıp, o günden sonra hazır tandır satın almaya başlamışlar.
Köyümüzde "pişîka ser tendûra te....", "pişîka ber kulfika te.... " v.b gibi kavga anında kullanılan küfürler de vardı ki, çocukluğumuzda bir türlü bu küfürlere bir anlam bulamayıp, mecazi anlamını kavrayamadığımızdan, kedilere neden küfür edildiğini bir türlü anlayamıyorduk.
Redkanlı olmayan bazı komşu köylerde, erkek kavgalarında bizzat eşlerinin isimleri telaffuz edilerek küfür ediliyordu. Ama Kazlı ve diğer Redkan köylerinde yukarıda anlattığımız gibi isimler kullanılmayarak, mecazi küfürler kullanılırdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder